Abonelik Facebook sayfamız
1622 articles in 21 volumes / 21000 pages
20 x 28 x 120 cm (8 x 12 x 80 inches)
*includes more than 30.000 visual materials
ISBN 975-6782-33-1, Hardcover, in Turkish





 

Introduction Foreword Preface Table of Contents Sample Articles Reviews Media and Us

Büyük Türk tarihçisi Zeki Velidi Togan, dişi Bozkurt tarafından beslenen ilk Türk'ün Tanrı dağlarının güneyinde dünyaya geldiğini söyler. Bu konuda Göktürklere ait olduğu düşünülen Ergenekon Destanı, aslında bütün Türklerin türeyişi ve yayılması ile ilgili kabul edilebilir.

Türkler, dünyanın en eski kültür ve medeniyetlerinden birine sahiptir. Binlerce yıllık Türk tarihinin başlangıç noktasını tespit etmek kolay değildir. Arkeolojik ve antropolojik araştırmalar neticesinde ortaya çıkarılan, milattan önce 4000 yıllarına kadar inen ve Orta Asya'nın en eski kültürü olan Anav kültürünün Proto-Türklerle ilgili olması ihtimali yüksektir. Devirler yakınlaştıkça, Kelteminar ve Afenesevo (M.Ö. 3000), Andronova (M.Ö. 1700), Karasuk (M.Ö. 1200), Tagar ve Taştık (M.Ö. 700) kültürlerinin Proto-Türklerle ilgisi daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Başta Pazırık ve Issık kurganlarındaki arkeolojik buluntular olmak üzere bu konuda çok çeşitli bilimsel deliller mevcuttur.

Diğer taraftan, yapılan son araştırmalar neticesinde, M.Ö. VII. yüzyılda tarih sahnesine çıkan Sakalar/İskitler'in bir Türk İmparatorluğu olduğu görüşü ağırlık kazanmaktadır. Ancak, M.Ö. 318-M.S. 216 tarihleri arasında beşyüz yıl hüküm süren Büyük Hun İmparatorluğu'nun ve Çin kaynaklarına göre kesinlik kazanan ondan önceki Proto-Hunların Türklüğü konusunda dünya bilim aleminde pek fazla bir tereddüt kalmamıştır. Büyük Hun İmparatorluğu, Batı Hun İmparatorluğu ve özellikle Avrupa Hunları batılı tarihçiler tarafından da geniş şekilde incelenmiştir. Büyük Hun İmparatoru Mete Han (destanlara göre Oğuz Kağan) ve Avrupa'yı yıllarca titreten büyük Türk Hakanı Atilla'nın hikayesini herkes bilmektedir. Avrupa Hunları, sebep oldukları kavimler göçü neticesinde dünya tarihini değiştirmişlerdir.

Türklerin en iyi bilinen eski tarihi Göktürklere dayanır. "Türk" adını devletin resmi sıfatı olarak ilk kullananlar da Göktürkler olmuştur (İkinci olarak da Atatürk Türkiye Cumhuriyeti'nde kullanmıştır). Bilge Kağan'ın ünlü Göktürk abidelerindeki Türk Runik yazısı ile asırların gerisinden şöyle seslendiğini duyarsınız: "Ey Türk Milleti! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, senin ilini, töreni kim bozabilir?"

Bundan sonra, yerleşik Türk medeniyetinin en güzel örneklerini veren Uygurlar; Orta Asya'daki diğer Türk boyları Kırgızlar, Karluklar, Türgişler, Tatarlar ve ötekileri; ülkelerini bir ticaret merkezi haline getiren Hazarlar; bugünkü Doğu Avrupa'yı şekillendiren Bulgarlar, Oğuzlar, Avarlar, Peçenekler, Kumanlar, Türk tarihinde yerlerini almışlardır.

Türkler, tarihte 16'sı büyük, 113 devlet kurmuştur. Bu devletler ve imparatorluklar tarihin çeşitli devirlerinde dünyaya hakim olmuşlardır. Oğuz Kağan Destanı'nda, Türklerde devlet fikri, cihan hakimiyeti mefkuresi ve fütuhat yapan kahraman alp tipi vurgulanmıştır. Şunu iftiharla kaydetmek mümkündür ki, bu teşkilatçılık ve devlet kuruculuğu kabiliyeti dünya tarihinde hiç bir millete nasip olmamıştır.

Türk tarihinin dönüm noktalarından birisi hiç şüphesiz, Türklerin İslamiyeti kabul edişleridir. Türk kültür ve medeniyeti İslamla şereflendikten sonra daha fazla derinlik, ihtişam ve mana kazanır. Mete Han'ın ve Atilla'nın kızıl elması artık gaza ile zenginleşerek Alparslan'ın, Fatih'in ve Kanûnî'nin kızıl elması'na dönüşmüştür. Türkler, Orta Asya'dan, atayurttan taşıdıkları kültür potasında, fethettikleri güzellikleri İslamın ölçüsüyle tartarak ve eriterek yepyeni, orijinal ve zengin bir medeniyet inşa etmişlerdir. İnsanımız, bu mucizevi oluşun sırrını temelindeki manevi harçla izah etmiştir. Artık Oğuz Kağan'ın yiğit alpleri, Hoca Ahmet Yesevi'nin alperenleri olmuştur ve bu "oluş" dünya tarihini derinden etkilemiştir.

Mevcut araştırmalara göre, bugünkü Türk dünyasının müşterek tarihi Hun-Göktürk-Uygur çizgisinde düğümlenmektedir. Bütün Türklerin ilk zaman tarihlerini meydana getiren bu eksenden üç kol ayrılmıştır: Birinci kolu oluşturan Oğuzlar-Türkmenler batı istikametinde ilerleyerek, başta Büyük Selçuklu İmparatorluğu olmak üzere, Atabeylikler, Doğu Anadolu Türk Devletleri, Harezmşahlar Devleti, Türkiye Selçuklu Devleti, Anadolu Türk Beylikleri, Karakoyunlu ve Akkoyunlu Devletleri, İran'daki Türk Devletleri ve hanedanları (Safeviler, Avşarlar, Kacarlar), Osmanlı İmparatorluğu, Türkiye Cumhuriyeti, Azerbaycan Hanlıkları, Azerbaycan Cumhuriyeti ve Türkmenistan Cumhuriyeti gibi arka arkaya birçok devletler kurarak, on asırdan fazla süren bir devirde dünya Türklüğünün en büyük temsilcileri olmuşlardır. Kazak, Kırgız, Özbek ve Doğu Türkistan kolu Orta Asya coğrafyasında, Türklerin Atayurdunda, Türkistan'da kalmışlar ve günümüze kadar varlıklarını muhafaza etmeyi başarmışlardır. Üçüncü kolda olan Tatar, Başkurt, Avar, Kıpçak, Bulgar, Peçenek ve Kumanlar ise Karadeniz'in kuzeyinde etkili olarak Doğu Avrupa siyası coğrafyasının şekillenmesinde rol oynamışlardır.

Çağatay ve Altınordu Hanlıklarının Türk tarihinde önemli bir yeri vardır. Kıpçak bozkırlarındaki Türk Hanlıkları, Kazan, Astrahan, Nogay, Kasım, Sibir ve Kırım Hanlıkları onların varisleridir. Özellikle Kazan ve Kırım Tatarları Dünya Türklüğü içinde kültürleri ve mücadeleleri ile temayüz etmişlerdir. Timurlular ve Hindistan'daki uzantıları Babür İmparatorluğu, eşine zor rastlanır zenginlikte bir ilim ve sanat hayatına sahip olmuşlar, Orta Asya'yı ve Hindistan'ı sanat eserleriyle süsleyerek imar etmişlerdir.

Türkistan'da Özbek, Buhara, Hive, Hokand, Kaşgar, Turfan ve Kazak Hanlıkları ile Kırgızlar, Rus ve Çin istilalarına kadar asırlar boyunca Türkistan coğrafyasına hakim olmuşlar ve bugünkü Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan'ın orta zaman Türk tarihini meydana getirmişlerdir. Ne yazık ki, bu Türk illeri, önce Çarlık Rusyası'nın ve Çin'in, daha sonra Sovyetler' in tahakkümü altında yaşamak zorunda kalmışlardır.

Osmanlı Cihan Devleti, "Devlet-i Âliyye", Türklerin kurdukları medeniyetin zirvesinde yer almıştır. Roma İmparatorluğu'ndan sonra tarihin en uzun ömürlü, hanedan olarak en uzun süre yaşayan, üç kıt'ada en büyük coğrafyada hükümran olan Osmanlı İmparatorluğu, "Pax Ottomana"yı tesis etmiş ve bir "huzur medeniyeti" olmuştur. Devletin kurucusu Osman Gazi'den Hz. Peygamber'in hadisine mazhar olarak İstanbul'u fethedip çağ açan, çağ kapayan Fatih'e, Viyana kapılarına dayanan Kanuni'ye ve yıkılıştan önceki dönemde bile diplomasi dehasıyla İmparatorluğu uzun yıllar ayakta tutan Sultan Abdülhamid'e kadar uzanan altı asırlık dönemde dünya tarihinde söz sahibi olan Osmanlılar, kültür zenginlikleri ile muhteşem bir medeniyetin zirvesine erişmişlerdir.

Lâkin Balkan Savaşlarından sonra tükenen Osmanlı, son gücünü de Cihan Harbi'nde kullanmış ve Çanakkale'de binlerce şehid pahasına dünya tarihinin akışına tesir eden bir zafer kazanmıştır. Ancak bu mücadele, İzmir ve İstanbul'un işgali ile noktalanan sonucu değiştirememiştir. Buna karşılık, Türk Milleti teslimiyeti kabul etmemiş; Kuva-yi Milliye ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerini kurarak milli direniş hareketlerine girişmiş ve en kötü günlerde Anadolu'nun bağrında yeni bir Ergenekon destanı yazılmıştır. 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Paşa Samsun'a çıkmış ve Milli Mücadeleyi başlatmıştır. Bundan sonra yokluk içindeki bir milletin büyük fedakarlıkları ile Başkomutan Gazi Mustafa Kemal (Atatürk) Paşa'nın önderliğinde zaferler kazanılarak Anadolu işgalci güçlerden temizlenmiş ve 29 Ekim 1923'te Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.

Diğer taraftan, Türk Cumhuriyetleri, Sovyetler Bitliği dağıldıktan sonra 1991 yılından itibaren bağımsızlıklarına kavuşmuşlardır. Bağımsız Türk Cumhuriyetleri, Federe ve Muhtar Türk Cumhuriyetleri, Türk Toplulukları ve Türk Yerleşimleri ile Türk Dünyası, günümüzde beş kıtaya yayılmış 180 milyon nüfustan(*) meydana gelmektedir. Binlerce yıl önce Ergenekon'dan dağları eriterek çıkan Türkler, aynı ağacın dalları olduklarını hiçbir zaman unutmamalıdırlar. Oğuz Kağan'ın çocukları Gün, Ay, Yıldız ve Gök, Dağ, Deniz, 21. yüzyılın aydınlığında tekrar buluşmuşlardır. İsmail Bey Gaspıralı'nın dediği gibi, "Dilde, Fikirde ve İşte Birlik" kurmalı ve köklerini asla unutmadan daha fazla işbirliği yapmak için gayret göstermelidirler. Biz, Türk Dünyası'nın ortak tarih şuurundan hareketle yakın bir gelecekte çok daha samimi bağlarla birbirine bağlanacağına inanıyoruz.

Türk Milleti, tarihin en eski devirlerinden itibaren var olmuş ve dünya tarihinin şekillenmesine tesir etmiştir. Ancak Türk tarihini, bütünlük içerisinde başlangıcından günümüze kadar inceleyen bilimsel bir çalışma henüz yapılmamıştı. Bu sebeple, Türk Milleti'nin tarihini ve medeniyetini gün ışığına çıkaracak bir araştırma projesinin gerçekleştirilmesi gerekiyordu. Kısaca "Türk Projesi" adını verdiğimiz Türk Tarihini, Kültür ve Medeniyeti'ni Araştırma Projesi bu zaruretten kaynaklandı. Uzun ve meşakkatli çalışmalar neticesinde Türk Projesi dünyanın en büyük tarih araştırma projesi olarak hayata geçirildi.

Türkiye'nin ve dünyanın önde gelen Türkologlarının ve Türk tarihçilerinin görev aldığı çalışmamızda, önce Türk tarihi ve medeniyeti konusunda en önemli bilim adamlarından meydana gelen bir Yayın Kurulu ve Danışma Kurulu teşkil edildi. Uluslararası bir hakem kurulu hüviyetinde çalışan Yayın Kurulu'nun tespit ettiği konu başlıklarına göre araştırma yazılarının siparişleri verildi. Bunun için dünyanın hemen her ülkesindeki 3059 bilim adamı ve uzman ile temas kuruldu. Türkiye'den de tarih, dil, edebiyat, felsefe, sanat tarihi, bilim tarihi, hukuk tarihi, ekonomik ve sosyal tarih sahalarında çalışma yapan, araştırma görevlisinden profesöre kadar uzanan geniş bir akademik yelpazede 3120 bilim adamı ile görüşüldü. Bu temasların neticesinde, projeye 48 ülkeden 2320 bilim adamı ve uzman (589'u Türkiye dışından ve 1721'i Türkiye'den) çalışmaları ile iştirak etti. Bunların 721'i profesör, 377'si doçent, 538'i yardımcı doçent, 385'i doktor ve 289'u araştırmacı ve uzmandır. Bu araştırma yazılarından 375'i Türkiye dışından ve 1248'i Türkiye'den olmak üzere 1623 bilimsel çalışma eserimizde yer aldı. Yayınlanamayan yazıların büyük çoğunluğu da aslında bilimsel nitelikte idi; ancak tekrarlardan kaçınma, zamanında gönderememe ve şekil şartlarına uymama gibi gerekçeler, yazıların Yayın Kurulu'nca kabul edilmeyişinde etkili oldu.

Yayınlanan yazıların seçiminde orijinal olup olmadığı en önemli ölçülerden birisi olarak kabul edilmiş ve daha önce herhangi bir dilde yayınlanmamış olanlar seçilmiştir. Bu arada az sayıdaki merhum üstad yazılarına da (%4 oranında) bir vefa borcunu ifa etmek için eserde yer verilmiştir. Bu araştırmalar yapılırken arkeolojik buluntular ve dünyadaki arşivlerin Türklerle ilgili bölümleri taranmıştır.

Eserimiz, üç takım halinde toplam 37 cilt ve 35.000 sayfalık bir külliyattır. Ana eser olan Türkler, birisi İndeks olmak üzere 21 cilt, 21.000 sayfadan; İngilizce özet mahiyetinde bulunan The Turks -ki bir yabancı dildeki en geniş kapsamlı eserdir- 6 cilt, 6000 sayfadan ve ana yazıların kronolojik bir bütünlük içinde değerlendirilmesi ile hazırlanan Genel Türk Tarihi 10 cilt, 8000 sayfadan meydana gelmektedir. Eserde toplam olarak 30.000 civarında görüntü malzemesi (resim, fotoğraf, harita, tablo, minyatür vs.) kullanılmıştır.

Eserin hazırlanışı sırasında, çok sayıda değerli bilim adamı haricinde, Yeni Türkiye Araştırma ve Yayın Merkezi 187 uzman eleman istihdam etmiş ve 18 ay boyunca 24 saat vardiyalı çalışma yapılmıştır. Sadece bu proje için Türkiye'nin en büyük dizgi ve görüntüleme sistemleri kurulmuştur.

Eserin hazırlanmasında ve editörlüğünde Türk tarihi bir bütün olarak kabul edilmiş ve sadece Türkiye Türklerinin değil bütün Türklerin, başlangıçtan günümüze kadar uzanan tarih ve medeniyetleri incelenmiştir. Bu eser, Türkiye'de yaşayan Türklerin olduğu kadar bütün Türk Dünyası'nın da müşterek tarihleri bakımından önemlidir. Bilimsel tasnifte, şekilde ve muhtevada yeni bir yöntem ile hazırlanan eser, Türkiye tarihi bakımından Cumhuriyet'in başlangıcından günümüze kadar uzanan bir dönemde tarih yazma denemesi yapan ilk çalışmadır. Özellikle 1960 sonrası dönemin incelenmesinde tarafsızlığa itina edilmeye çalışılmıştır. Türk Dünyası'nın bugünkü durumunun da çok çeşitli bakımlardan aksettirilmesine çalışılan eserde, günümüzün tahlilleri yapılırken, bir tarih çalışmasının uzun vadeli perspektifi çerçevesinde kalınmaya gayret edilmiştir.

Bu eserin hazırlanmasında en büyük desteği veren, projenin önemini ve anlamını en iyi şekilde takdir eden Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Dr. Devlet Bahçeli'ye sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz. O'nun samimi desteği olmasaydı bu projeyi gerçekleştirmek mümkün olamazdı.

Osmanlı Projesi'nde olduğu gibi Türk Projesi'nde de bizi teşvik eden Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay'a teşekkür borçluyuz.

Yayın Kurulu Başkanımız ve Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, projemizi başından sonuna kadar desteklemiş, Türk Tarih Kurumu'nun bilimsel imkânlarını seferber etmiş ve eserde büyük emeği ve katkısı olmuştur. Danışma Kurulu Başkanımız Prof. Dr. Abdülhaluk Çay, bizi daima teşvik ederek cesaretlendirmiştir. Son yüzyılda yetişen en önemli tarihçimiz ve Yayın Danışmanımız Prof. Dr. Halil İnalcık da ilgi ve yardımlarını esirgememiştir.

Editörlerimizden Prof. Dr. Kemal Çiçek ve Prof. Dr. Salim Koca, hem projeye katkıları hem de yaptıkları bilimsel çalışmalarla eserin hazırlanmasında büyük emek sahibi olmuşlardır. Proje Koordinatörümüz Osman Karatay, projenin başlangıcından itibaren üstün bir gayret göstermiştir. Eserin hazırlanması ve redaksiyonu konusunda en fazla katkıyı sağlayan C. Cem Oğuz, Osman Karatay ile birlikte The Turks'ün de editörleri arasında yer almıştır. Yayın Kurulu üyemiz Genel Türk Tarihi'nin editörlerinden Prof. Dr. Ali Birinci de "uykusuz gecelerin" diğer bir müdavimi olarak eserin hazırlanmasında önemli bir role sahiptir. Genç bilim adamlarından Dr. Bilgehan Atsız Gökdağ, hem Türkçe redaksiyon, hem de editörlük hizmetlerinde önemli katkılar sağlamıştır. Yurt dışı koordinasyonunda büyük emek veren Sabiha Sungur, sekreterya hizmetlerinin yürütülmesinde de başarılı olmuştur.

Bu arada, müessesemizin kurucusu, "Osmanlı Araştırma Projesi"nin editörü ve Yeni Türkiye'nin Genel Yayın Yönetmeni Güler Eren'i de şükranla yad etmek istiyoruz.

Çalışmalarımıza üstün gayretleriyle katkıda bulunan idarî koordinatörlerimiz Abdurrahman Eren, Mustafa V. Güzel ve Lütfi Ulukul’a muteşekkiriz.

Projenin gerçekleşmesinde büyük desteğini gördüğümüz Danışma Kurulu üyelerimiz başta Prof. Dr. Şakir Akça olmak üzere, Prof. Dr. Emin Çarıkçı ve Doç. Dr. Zakir B. Avşar'a teşekkür borçluyuz. Ayrıca, Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın'a ve bütün Yayın ve Danışma Kurulu üyelerimize şükranlarımızı sunuyoruz. Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi (TIKA) Başkanı Dr. Öner Kabasakal'a ve Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ'a destekleri için teşekkür ediyoruz. Yayın Kurulu Üyesi iken yazısını gönderdikten sonra vefat eden sevgili hocamız Prof. Dr. Nejat Göyünç'ü hiç unutmayacağız.

Türkiye'nin en büyük tercüme projesinin gerçekleştirilmesinde koordinasyon görevini başarıyla ifa eden Özlem Dilmen ve ekibine, redaktörler Doç. Dr. Ramazan Gözen, Doç. Dr. Hamit Ersoy, Doç. Dr. Naile Hacızade ve Elnur Ağayev'e ve çoğunluğu genç bilim adamlarından oluşan 122 kişilik tercüme grubuna; Türkçe redaksiyonu koordinatörü Doç. Dr. Nurettin Demir ile Doç. Dr. Emine Yılmaz, Dr. Murat Küçük, Gönül Gökdemir ve Faruk Gökçe'ye teşekkür borçluyuz.

Projenin gerçekleşmesinde teknik koordinatörümüz Murat Ocak, gecesini gündüzüne katarak insanüstü bir gayretle çalışmıştır. Sanat yönetmenliğini ve grafik tasarımı büyük bir fedakarlıkla ve başarıyla gerçekleştiren Hamza Gürer; sanat danışmanı olarak yeni buluşlarla esere renk katan Şafak Tavkul; Türk yayın hayatındaki en geniş ve kaliteli görüntülemeyi başaran görüntü yönetmeni tarihçi Yrd. Doç. Dr. Tufan Gündüz, yardımcısı Hasan Tahsin, elinde fotoğraf dosyasıyla proje için çırpınırken ağır bir trafik kazası geçiren sanat tarihçisi Dr. Muhammet Görür ve görüntüleme grubunun diğer elemanları Turgay Süslü, Ümit Bahadır, Fatma Doğancı, Yücel Şahin, Uğur Altuğ, Ahmet Sait Candan, Hüseyin Köksal ve Hayat Aras; dizgi grubu elemanları Mehmet Keskin, Fatma Ozgür Şahin, Murat Aydıner, Levent Süsoy, Ahmet Düzgün, Umut Aras, Kadriye Akkaya, Vural Dönmez, Erol Efe, Abdülkadir Kılıçaslan, Zülfikar Mert, Can Ayvaşık, Serhan Balkanal ve Lale Azimzade; tashih grubundaki genç bilim adamları Ahmet Budak, Zehra Filiz Bilir, Emine Özdemir, Büşra Bolay, Demet Aksoy, Ebru Demir ve Rizvan Genberli; sekreterya elemanları Seval Yalın, Gülizar Altınyurt, Fatma Albayrak, Burcu Özdemir ve Ayla Tezcan; destek hizmetlileri Kadir Akar, Hakan Özdemir, Taner Buyan, Veli Kırkbudak, Sündüz Aktaş, Abdurrahman Kaya, Ekrem Tuzcu, Kadir Bişirgen ve diğerleri, bu projenin isimsiz kahramanlarıdır. Üstün gayretleri ve uykusuz geçen geceleri için onlara teşekkür borçluyuz.

Ayrıca, Genel Türk Tarihi'nin dizgisini gerçekleştiren Gökçen Teknik'ten Ali Taştepe ve Faruk Taştepe'ye, bir sanat eseri ortaya koyan Balkan Ciltevi sahibi Muammer Bilgiç'e ve bir iş sahibi gibi değil adeta bir inanç eri gibi çalışan Semih Ofset'in sahibi Mustafa Çakır'a teşekkür ediyoruz.

Projemizi destekleyen ve sponsorluk yapan Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa Özbek'e ve projenin duyurulması için desteğini esirgemeyen Aydın Doğan'a şükranlarımızı sunuyoruz.

Ayrıca burada isimlerini saydığımız takdirde ciltlere sığmayacak kadar çok sayıdaki bilim adamlarımıza sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz. Bu eser, onların gayretleriyle tarihe mal olmuştur.

Türk Projesi'nin, Türkoloji ve Türk Tarihi araştırmalarına ve araştırmacılarına ışık tutmasını ve daha iyilerinin yapılmasına vesile olmasını diliyoruz.

Hasan Celâl GÜZEL





(*) Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş'ın yaptığı araştırmalara göre, 16. yüzyılın ortalarında dünya nüfusu 500 milyon civarında tespit edilmiş ve Osmanlı Türkleri ile Türkistan'daki nüfusun asgarî 40 milyon olduğu tahmin edilmiştir (Bunun yaklaşık olarak yarısı Osmanlı Devleti'nin sınırları içerisindedir). Diğer bir ifade ile dünya nüfusunun % 8'inin Türk olduğu hesaplanmıştır. Halbuki, 21. asrın başında dünya nüfusu 6 milyarken, Türk nüfusu 150 milyon olmuş; yani % 8'den % 3'e düşmüştür. Eğer 16. yüzyıldaki oran muhafaza edilebilseydi, bugün dünyadaki Türk nüfusu 480 milyon olacaktı. Demek ki, her fırsatta katliam yapmakla suçlanan Türkler, aslında dünyanın en büyük mazlumları ve mağdurları olmuşlar; maruz kaldıkları katliamlar, sürgünler, kıtlıklar ve asimilasyon neticesinde nisbî sayıları azalmıştır.


About Us | Ottoman Project
Turkish-History | Other Publications | Symposium
Contact Us | Search | Links

Copyright © 2013 Yeni Turkiye