Abonelik Facebook sayfamız

Page
: 849
Article : 86
Size : 2 x 11,2 x 8 inch
ISBN : 1300-4174
Binding : Hardcover
Lang. : Turkish
  
   


SOSYAL VE KÜLTÜREL DEĞERLENDİRME \ Avrupa Birliği, Kültür ve KimlikGörsel - İşitsel PolitikalarEğitim, Bilim, Teknoloji ve AraştırmaSosyal Politikalar, İstihdam, İşgücü, Serbest DolaşımBölgesel Gelişme PolitikalarıÇevre PolitikalarıEKONOMİK VE MALÎ DEĞERLENDİRME \ Dış Ekonomik İlişkiler ve Gümrük BirliğiRekabet ve Devlet YardımlarıMakro Hedefler, Kalkınma Planı ve Ekonomik ProgramAvrupa Parasal Birliği ve EtkileriBankacılık ve SigortacılıkKamu Maliyesi ve Vergi PolitikalarıSektörel Analizler: Tarım ve OrmancılıkSanayi ve KobilerEnerjiUlaştırmaİnşaatTurizmİnceleme Raporları



*Yüksek İstişare Heyeti: Halil İnalcık (Başkan) / Mark Almond / Mehmet Aydın / Sabahattin Balcı / Yakup Basmacı / Semavî Eyice / Ahmed Hatiboğlu / Darhan Kıdırali / Hayrettin Karaman / Kemal Karpat / Şerif Mardin / Jean Lois Mattei / Justin McCarthy / Rhoads Murphey / Kâmil V. Nerimanoğlu / Chester A. Newland / İlber Ortaylı / Sadettin Ökten / İskender Pala / Norman Stone

Yayın Kurulu: Kemal Çiçek (Başkan) / Bilgehan Atsız Gökdağ (Koordinatör) /Sacit Adalı / Şükrü Halûk Akalın / Şakir Akça / Aziz Akgül / Ahmet Akgündüz / Aygün Attar / Vedat Bilgin / Emin Çarıkçı / Abdurrahman Dilipak / D. Mehmet Doğan / Şenol Durgun / Gonca Bayraktar Durgun / Burhan Erdem / Tevfik Erdem / Güler Eren / Mehmet Seyfettin Erol / Bünyamin Erul / Hasan Tahsin Fendoğlu Gülay Göktürk / Hasan Ali Karasar / İsmail Köksal / Gülay Mirzaoğlu / C. Cem Oğuz / Fuat Oğuz / Tarık Oğuzlu / Nail Öztaş / Sami Selçuk Lütfi Şehsuvaroğlu / Adnan Şenel / Ömer Turan / Nur Vergin

Genel Yayın Yönetmeni: Hasan Celâl Güzel
Yazı İşleri Müdürü: Murat Tazegül
Dağıtım ve Abone Müdürü: Zülfikâr Mert
Satış ve Pazarlama: Murat Delibaş

Preface Table of Contents Sample Articles Reviews Media and Us

Değerli Okuyucular,

Başbakan Sayın Bülent Ecevit Avrupa Birliği Özel Sayımızdaki yazısında, "Türk Ulusu'nun Avrupalılığı coğrafi açıdan da, tarihsel açıdan da, kültürel açıdan da yadsınamaz. Ama Türk Ulusu sadece Avrupalı değildir. Aynı zamanda Orta Asyalı'dır, Orta Doğulu'dur, Kafkasyalı'dır, Karadenizli'dir, Doğu Akdenizli'dir. Tük Ulusu'nun bu karma kimliği Avrupalılık açısından onun bir eksikliği değil, zenginliğidir. Özellikle de Avrupa ile Asya'nın bütünleşme sürecinde; Avrasyalaşma sürecinde Türk Ulusu'nun karma kimliği ve konumu özel bir önem kazanmıştır. Türkiye tüm dünyayı ve uygarlığı etkileyen bu sürecin anahtar ülkesi durumundadır" diyor. Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem de, kültürel kimliğimizi şu şekilde tarif ediyor: "Kendimizi hem Avrupalı, hem Asyalı olarak görüyor ve çoğulluğu zenginlik olarak değerlendiriyoruz."

Türklerin anayurdu Orta Asya'dır; lâkin asırlar boyunca Avrupa'da bulunmuşlar, devlet kurmuşlar ve benzersiz bir medeniyet inşa etmişlerdir. Bugünkü Avrupa kültür ve medeniyetinin oluşumunda Türklerin de etkileri olmuştur. Elbette "Müslüman Türk" kimliği en önde gelen kimliğimizdir. Ancak bu kimliğin "Avrupalılığa" ve Avrupa Birliği'ne girişimize engel teşkil edeceği kanaatinde değiliz. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyeliği, Avrupa dışındaki ilişkilerini koparmayacaktır. Tam tersine, AB'ye tam üyelik gerçekleşirse Orta Asya, Orta Doğu ve Kafkaslar nezdindeki değerimiz artacaktır. Diğer taraftan, Türkiye'nin bu köprü rolünün AB tarafından ilgi ile değerlendirileceği açıktır. Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği, Avrasya'dan çekilmesi anlamına gelmeyecek, aksine tam üyelik gerçekleşirse Türkiye, Avrasya'nın kalbindeki konumunu pekiştirecektir.

Türkiye'nin AB'ye girmesinin "Ulus-Devlet" yapısını bozacağı ve bunun neticesinde etnik ve dinî kimliklerin teşvik edilmesi ile üniter (tekil) yapının bozulacağı ve Türkiye'nin bölüneceği iddiaları ise bize göre kelimenin tam anlamıyla "çağın gerisinde" kalmış bir takım vehim ve kuruntulardan ibarettir. Çağımızda küreselleşme, demokratikleşme ve liberalleşme vâkıalarının dışında kalarak hükmetmek artık mümkün değildir. "Supranasyonalite", federalizme lüzum kalmadan "nasyonalite" ile çatışmadan uygulanabilmektedir. Egemenlik konusunda en hassas ülke olarak bilinen İngiltere'nin bile direnişi, küreselleşme gerçeğinin önünde başeğmiştir. Yargıtay Başkanı Sayın Sami Selçuk, "Katı egemenlik anlayışının küreselleşme doğrultusunda yumuşatılmasında bir sakınca görmüyorum. Bu bir teslim olma değil, kimliğini koruyarak özgür iradeyle ekonomide, politikada, hukukta buluşmadır, ortaklıktır." diyor.

Bugüne kadar siyasî bakımdan birbirinin zıddı olan çevreler, AB'ye karşı olma konusunda âdeta adı konulmamış bir ittifak içinde olmuşlardır. Daha doğrusu, "Millî Kimlik", "Müslüman Kimliği", "Ülke Bütünlüğü ve Laik Cumhuriyet" gibi farklı argümanlarla AB'ye muhalefet edenler, kendi inhisarcı vesveselerinin esiri olarak küreselleşme ve entegrasyon gerçeğinin dışında kalmışlardır. Yıllar önce katıldığım bir toplantıda Avrupa'ya işçi gönderilmesi politikası dinî açıdan tenkit edilince, bir hoca efendi bizleri şaşırtan şu cevabı vermişti: "Avrupa'ya işçi gönderilmesi vatandaşlarımızı niçin dininden uzaklaştırsın ki? Biz dinimizden de, insanımızdan da eminiz. Bakarsınız belki de tersi olur." Gerçekten de hoca efendinin söyledikleri doğru çıktı; 40 yıla yakın bir zaman parçasında Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımızın büyük kısmı kimliklerini unutmadılar; bilakis bütün imkansızlıklar ve ihmal edilmişliklerine rağmen millî ve dinî kimliklerine daha fazla sarıldılar. Biz, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği gerçekleştiği takdirde, Avrupalı kimliği ile Müslüman-Türk kimliklerinin örtüşebileceğini düşünüyoruz.

Bu sebeple, ülkemizin varlık ve bütünlüğü ile ilgili hassasiyetimizden taviz verilmeden AB ile entegrasyona "EVET" diyoruz.

Sayın Dışişleri Bakanı yazısında Türkiye-AB ilişkisini sağlayacağı faydalar açısından şöyle değerlendiriyor: "AB üyeliği Türkiye'ye yeni bir hedef sunacak ve yapısal, siyasî, ekonomik, sosyal yaşamın bütün yönlerinde daha yüksek rasyonellik düzeyine ulaşma imkânını genişletecektir. Ülkemiz daha ileri bir demokrasiyi, siyasal, toplumsal ve bireysel ilişkileri her alanda geliştirmenin yolunda ilerlerken, AB adaylığının hızlandırıcı, kolaylaştırıcı dinamiklerinden, AB'nin bilgi ve deney birikiminden yararlanacaktır. AB ise, Türkiye'nin özgün tarih deneyiminden, kültür birikiminden, çağdaş özelliklerinden, genç nüfusundan ve dinamik ekonomisinden yararlanacak, Doğu'daki yeni dünyalara, uygarlıklara, kültür ve ekonomilere açılımı Türkiye ile paylaşacaktır. Daha da önemlisi, Türkiyeli bir Avrupa Birliği, kurucularının zihinlerindeki farklılıklarıyla zenginleşmiş, ortak değerleriyle bütünleşmiş, çok kültürlü bir yapılanmaya dönüşmüş olacaktır."

Kopenhag Zirvesi'nde belirlenen kriterler (siyasî, ekonomik kriterler ve müktesebata uyum kriterleri) şu şekilde ifade edilmiştir: "Üyelik, aday ülkenin demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve azınlıkların korunmasını ve saygı görmesini teminat altına alan kurumların istikrara kavuşturulmuş olmasını, işleyen bir piyasa ekonomisinin mevcudiyetini, AB içindeki rekabet ve piyasa güçleriyle başetmesini gerektirmektedir.

Üyelik, adayın siyasî, ekonomik ve parasal birliğe katılım da dahil olmak üzere, üyeliğin getirdiği yükümlülükleri üstlenebileceğini varsayar." (V. Vural) Şimdi bu kriterleri incelediğimizde hangisinin yanlış olduğunu söyleyebiliriz? Bu çerçevede ele alınan Anayasa'nın, Türk Ceza Kanunu başta olmak üzere kanunların değişmesi, MGK'nın statüsünün farklılaştırılması ve sistemin demilitarizasyonu, demokrasi ve hukuk devletinin tesisi, başta düşünce ve düşünceyi ifade hürriyeti olmak üzere bütün demokratik hürriyetlerin ve insan haklarının korunması, ekonominin rekabet şartlarında güçlendirilmesi, AB'ye girelim ya da girmeyelim, Türkiye'nin selameti ve gelişmesi bakımından herkesin arzu etmesi gereken hedefler değil midir? Türkiye'nin önündeki engelleri kaldırabilmemiz ve yeni Türkiye'nin temellerini atabilmemiz için Kopenhag Kriterleri'nde öngörülen şartlar, en kısa zamanda erişmemiz gereken asgarî şartlardır. İşte bu şartları gerçekleştirebildiğimiz ölçüde, gelişmiş, hür dünyada yer alma hakkına sahip olabiliriz.

Önümüzdeki kritik dönemi en iyi şekilde kullanmamızı, 2001 yılında tam üyelik müzakerelerinin başlamasını ve en kısa zamanda AB'ye tam üyeliğimizin gerçekleştirilmesini diliyoruz.

Selâm, sevgi ve saygılarımızla.

Güler EREN



About Us | Ottoman Project
Turkish-History | Other Publications | Symposium
Contact Us | Search | Links

Copyright © 2013 Yeni Turkiye